İçeriğe geç

Ahmed bin Hanbel Ehli sünnet mi ?

Ahmed bin Hanbel Ehli Sünnet mi? İnanç, Cesaret ve Kalbin Direnişi Üzerine Bir Hikâye

Sıcak Bir Giriş: Bir Hikâye Anlatmak İstiyorum

Bazen tarih, sadece taşlara kazınmış olaylar değil; insanın içinde yankılanan bir direniştir. Bu yazıda sana bir hikâye anlatmak istiyorum. Ne kuru bilgiyle ne de soğuk kavramlarla dolu…

Bu, bir bilgenin sabrı, bir kadının merhameti, bir öğrencinin sadakati ve bir toplumun hakikat arayışıyla örülmüş bir hikâye.

Sorunun adı belli: “Ahmed bin Hanbel Ehli Sünnet mi?”

Ama asıl mesele, o “Ehl-i Sünnet” denilen yolun ne kadar kalpten, ne kadar insani bir çabayla korunduğudur.

Bağdat’ta Bir Sabah: Fırtına Öncesi Sessizlik

Hikâyemiz, Bağdat’ın tozlu sokaklarında başlıyor. Genç talebeler ellerinde tomar tomar kâğıtlarla yürüyor; medreselerde hadis okunuyor, sokaklarda fikir tartışmaları yankılanıyor.

O günlerde halk ikiye bölünmüş: bir yanda aklın sesini yüceltenler, diğer yanda vahyin saf berraklığını savunanlar.

İşte o ikincilerin arasında, sessiz ama kararlı bir adam var: Ahmed bin Hanbel.

Erkeklerin stratejik, analitik düşünce tarzıyla dolu bir dönemde o, “stratejisini sabırdan kurmuş” bir bilge. Herkes tartışıyor, o dinliyor. Herkes konuşuyor, o susarak direniyor. Çünkü o biliyor ki bazen sessizlik, sözden daha yüksek bir çığlıktır.

Bir Kadının Kalbi: Oğluna İnançla Bakan Gözler

Ahmed bin Hanbel’in annesi, hikâyemizin görünmeyen kahramanı. Oğlu, inancından dolayı hapse götürülürken gözyaşlarını içine akıtıyor.

“Git oğlum,” diyor, “ama hakikatten dönme.”

Kadınların sezgisel, empatik gücü tam da burada devreye giriyor. O, oğlunun çektiği çilenin anlamını biliyor: bu sadece bir fikir kavgası değil, imanın özü için verilen bir mücadele.

Ahmed’in sabrını güçlendiren şey, annesinin duasıdır. Çünkü bir annenin duası, tarihteki en güçlü ilim zinciridir.

“Mihne” Dönemi: İmanla Sorgunun Arasında

Halife Me’mun’un emriyle başlayan Mihne (inanç sorgulaması) dönemi, bir tür inanç sınavıdır. “Kur’an mahlûk mudur (yaratılmış mıdır)?” sorusu herkesin önüne konulur.

Çoğu âlim baskıya dayanamaz.

Ahmed bin Hanbel ise, zincirlerle bile kırılmayan bir sükûnetle şöyle der:

> “Bu sözüm bana azap getirse de, doğruluktan dönmeyeceğim.”

O an sadece bir mezhebin değil, Ehl-i Sünnet’in omurgası güçlenir. Çünkü Ahmed bin Hanbel’in duruşu, sadece akidevi bir cevap değil, imanın vakarının somut hâlidir.

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezisi

Dönemin erkek âlimleri arasında, meseleye stratejik yaklaşanlar vardır. “Zaruret fetvası”yla geçici esneklik gösterenler, ümmetin bütünlüğünü korumaya çalışır.

Ama Ahmed bin Hanbel başka bir yol seçer: stratejik değil, vicdani bir duruş.

Bu duruşun ardında yine kadınların empatik sezgisi vardır. Halkın kadınları, oğullarına Ahmed’in adını öğütler:

“Bak evladım, doğruyu söylemekten korkma; Ahmed bin Hanbel gibi ol.”

Ve böylece bir mezhep değil, bir ahlak doğar.

Ahmed bin Hanbel ve Ehl-i Sünnet’in Kalp Ritmi

Ehl-i Sünnet, sadece bir fıkıh sistemi değil; denge, itidal ve sahih rivayetin adıdır.

Ahmed bin Hanbel, bu dengenin dördüncü sütunu gibidir:

– Hanefî aklın istikameti,

– Mâlikî geleneğin derinliği,

– Şâfiî usûlün inceliği ise,

– Hanbelî duruş, metne ve imana sadakatin timsalidir.

Ahmed bin Hanbel “Ehl-i Sünnet midir?” sorusunun cevabı açıktır:

Evet, o sadece Ehl-i Sünnet’tendir değil, Ehl-i Sünnet’in yaşayan vicdanıdır.

Bugüne Yansıyan Hikmet

Bugün bizler, düşünce kavgalarının dijital ekranlara taşındığı bir çağda yaşıyoruz.

Bir tweet’le hüküm veriliyor, bir cümleyle dışlanıyor insanlar.

Ahmed bin Hanbel’in duruşu bize diyor ki:

> “Hakikate sadakat, popülerliğe değil sabra yaslanır.”

Modern insanın kaybettiği şey belki de bu sabırdır. Oysa sabır, sadece beklemek değil; değerlerinden taviz vermeden yürümek demektir.

Okura Sıcak Bir Soru

Peki sen olsaydın?

Her şeyin baskı altında olduğu, herkesin korktuğu o dönemde Ahmed gibi susarak mı direnir, konuşarak mı teslim olurdun?

Belki de bu sorunun cevabı, senin “hakikatle kurduğun bağda” gizlidir.

Son Söz: İnancın Sessiz Gücü

Ahmed bin Hanbel’in hikâyesi, bir mezhebin değil, bir insanın kalbinin hikâyesidir.

Ehl-i Sünnet’in temelini atanlardan biri olarak o, sadece kitaplara değil, vicdanlara da yazılmıştır.

Ve belki de o yüzden hâlâ bize fısıldar:

> “Hakikat, korkunun bittiği yerde başlar.”

Bugün bu yazıyı kapatırken düşün:

Belki senin sabrın da, senin direnişin de bir gün birilerinin “imanını” kurtaracak.

Tıpkı Ahmed bin Hanbel’in yaptığı gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
ilbet mobil girişbetexpergiris.casinobetexper güncel girişsplash